Yabancıların Teminat Yatırma Yükümlülüğü (Cautio Judicatum Solvi) Nedir?
Kasım 18, 2025 |
- Makaleler
| 17 minutes
Türk mahkemeleri önünde dava açmak, davaya katılmak veya icra takibi başlatmak isteyen yabancı gerçek ve tüzel kişiler için en kritik konulardan biri, “teminat akçesi / teminat yatırma yükümlülüğü (cautio judicatum solvi)” meselesidir.
Yanlış varsayımlar (örneğin “her yabancıdan teminat istenir” veya “bana zaten teminat uygulanmaz”) davanın gecikmesine, masraf artışına ve hak kaybına yol açabilir.
Bu nedenle hem yabancı yatırımcılar ve şirketler, hem de yabancılarla uyuşmazlık yaşayan Türk taraflar açısından teminat yükümlülüğünün ne zaman doğduğunu, hangi hâllerde istisna olduğunu ve hangi ülkelerin muafiyet kapsamında olduğunu doğru okumak hayati önemdedir.
Bu makalede, yalnızca Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün resmî açıklamasında yer alan bilgiler esas alınarak:
- 5718 sayılı MÖHUK m. 48 uyarınca yabancıların teminat yükümlülüğünün hukuki dayanağını,
- Karşılıklılık (mütekabiliyet) esasına dayalı muafiyet hâllerini,
- Çok taraflı sözleşmeleri ve bunlara taraf ülkeleri,
- İkili adli yardımlaşma sözleşmeleriyle sağlanan muafiyetleri,
- Vatansızlar, mülteciler ve Mavi Kartlılar açısından özel rejimi,
- Ve uygulamaya dönük örnek bir senaryoyu ele alacağız.
İçerikte atıf yaptığımız resmî kaynak:
👉 Adalet Bakanlığı DİABGM – Yabancıların Teminat Yatırma Yükümlülüğü
İçerik
- 1. Hukuki Çerçeve: 5718 sayılı MÖHUK m. 48 ve Teminat Yükümlülüğü
- 2. Teminattan Muafiyet: Karşılıklılık (Mütekabiliyet) Esası
- 3. Çok Taraflı Sözleşmelerle Teminat Muafiyeti
- 4. İki Taraflı (Bilateral) Sözleşmelerle Teminat Muafiyeti
- 5. Özel Durumlar: Vatansızlar, Mülteciler ve Mavi Kartlılar
- Uygulamalı Örnek Vaka
- Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
- Sonuç ve Profesyonel Destek İhtiyacı
1. Hukuki Çerçeve: 5718 sayılı MÖHUK m. 48 ve Teminat Yükümlülüğü
Yabancılık sebebine bağlı teminat yükümlülüğü, 12.12.2007 tarihli 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da (MÖHUK) düzenlenmiştir.
MÖHUK’un 48. maddesinin 1. fıkrası uyarınca:
- Türk mahkemesinde dava açan,
- Devam eden bir davaya müdahil olarak katılan,
- Veya icra takibi başlatan
yabancı gerçek ve tüzel kişiler,
- yargılama ve takip giderleri ile
- karşı tarafın zarar ve ziyanını
karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği bir teminatı göstermek zorundadır.
Bu düzenleme:
- Yabancı davacının veya icra takibi yapan yabancının davayı kötüye kullanması, haksız yere dava açması veya takibi sonuçsuz bırakması hâlinde,
- Türk mahkemeleri önünde karşı tarafın korunmasını amaçlar.
Dolayısıyla teminat yükümlülüğü, davanın esasıyla ilgili bir yaptırım değil,
- Usule ilişkin,
- Masraf ve zararların güvence altına alınmasına yönelik bir mekanizmadır.
Ancak bu kural mutlak değildir. Aynı maddenin 2. fıkrası ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca, çok geniş bir muafiyet alanı bulunmaktadır.
2. Teminattan Muafiyet: Karşılıklılık (Mütekabiliyet) Esası
MÖHUK m. 48/2’ye göre, mahkeme;
- Dava açan,
- Davaya katılan (müdahil) veya
- İcra takibinde bulunan yabancıyı,
karşılıklılık (mütekabiliyet) esasına göre teminat yükümlülüğünden muaf tutabilir.
Adalet Bakanlığı’nın resmî açıklamasına göre burada amaç, yabancının vatandaşı olduğu devlette Türk vatandaşlarına tanınan muafiyetle paralel bir rejim oluşturulmasıdır.
Başka bir ifadeyle:
Eğer Türk vatandaşları, yabancının vatandaşı olduğu devlette benzer şekilde teminattan muaf tutuluyorsa, Türk mahkemeleri de o devlet vatandaşını teminattan muaf tutar.
Türk milletlerarası özel hukuk sisteminde karşılıklılık üç şekilde ortaya çıkabilir:
- Akdi karşılıklılık (ikili veya çok taraflı uluslararası sözleşmelerle),
- Kanuni karşılıklılık,
- Fiili karşılıklılık.
Adalet Bakanlığı’nın ilgili sayfası, özellikle akdi karşılıklılığı (çok taraflı ve ikili sözleşmeler) ayrıntılı şekilde sınıflandırmakta ve hangi devletlerin teminattan muafiyet kapsamında olduğunu somut olarak göstermektedir.
3. Çok Taraflı Sözleşmelerle Teminat Muafiyeti
3.1. 1954 Tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi – m. 17
Adalet Bakanlığı açıklamasında, 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi (Lahey Hukuk Usulü Sözleşmesi) teminattan muafiyet sağlayan temel çok taraflı sözleşme olarak gösterilmektedir.
Sözleşmenin 17. maddesi özetle şunu öngörür:
- Akit devletlerden birinde ikamet eden,
- Diğer bir akit devlet mahkemesinde davacı veya müdahil olan akit devlet vatandaşlarından,
- Yabancı olmaları veya o ülkede ikametgâh/mesken sahibi olmamaları sebebiyle,
- Herhangi bir isim altında teminat veya depozito istenemez.
Adalet Bakanlığı’nın değerlendirmesine göre, sözleşme hükmü gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişileri de kapsayacak şekilde yorumlanmaktadır (Lahey Konferansı yetkililerinin yorumuna atıf yapılmaktadır).
Sözleşmeye taraf ülkeler arasında, Adalet Bakanlığı’nın listesinde (26.01.2021 güncelleme tarihiyle) öne çıkan bazı devletler şunlardır:
- Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya, İsviçre, İsveç, Norveç, İspanya, Portekiz, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Ukrayna gibi Avrupa devletleri,
- Mısır, Fas, Lübnan gibi Akdeniz ve Orta Doğu ülkeleri,
- Japonya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Moğolistan, Çin’in Makau Özerk Bölgesi gibi Asya ülkeleri,
- Arjantin, Surinam gibi diğer bölge devletleri ve
- Türkiye.
Bu çerçevede, Lahey Sözleşmesi’ne taraf bir devletin vatandaşının, diğer akit devlet mahkemeleri önünde, yalnızca yabancı olması veya ikametgâhı bulunmaması sebebiyle teminat akçesiyle yükümlü tutulamayacağı kabul edilir.
Ayrıntılı ülke listesi ve sözleşmenin Türkçe metnine, Adalet Bakanlığı’nın resmî sayfası üzerinden ulaşılabilmektedir:
3.2. Avrupa İkamet Sözleşmesi – m. 9
Teminat muafiyeti sağlayan diğer önemli çok taraflı metin, Avrupa İkamet Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmenin 9. maddesi:
- Bir akit taraf mahkemeleri önünde davacı veya müdahil olarak bulunan diğer akit taraf uyruğundan,
- O ülkede ikametgâhı veya mutad meskeni varsa,
- Yabancı olması veya ikamet eksikliği sebebiyle teminat veya depozito talep edilemeyeceğini düzenler.
Bu sözleşme yalnızca gerçek kişileri kapsamaktadır; bu husus Adalet Bakanlığı açıklamasında özellikle vurgulanmıştır.
Sözleşmeye taraf ülkeler arasında:
- Almanya, Belçika, Danimarka, Hollanda, İsveç, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Yunanistan, Ukrayna,
- Ve Türkiye yer almaktadır.
Bir kısım devlet (örneğin Birleşik Krallık ve İrlanda) 9. maddeye çekince koymuş olup; çekincelerin içeriği ve iç hukuk uygulamaları (İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda bakımından) Adalet Bakanlığı metninde ayrıntılı şekilde özetlenmiştir.
Bu çekinceler, uygulamada:
- Bazı hâllerde ikametgâhın başka ülkede bulunması veya
- Yargı çevresi dışında oturma sebeplerine bağlı olarak, teminat talep edilmesine imkân tanıyabilmektedir.
4. İki Taraflı (Bilateral) Sözleşmelerle Teminat Muafiyeti
Türkiye, çok sayıda devletle ikili adli yardımlaşma veya adli ilişkileri düzenleyen sözleşmeler akdetmiştir. Adalet Bakanlığı’nın sayfasında, bu sözleşmelerin teminata ilişkin hükümleri tek tek alıntılanmış ve ilgili ülkeler sınıflandırılmıştır.
Bu ikili sözleşmelerin ortak paydası şudur:
- Taraf devlet vatandaşları, diğer devletin mahkemeleri önünde yalnızca yabancı olmaları veya o ülkede ikametgâh / mesken sahibi olmamaları sebebiyle teminat akçesi (cautio judicatum solvi) veya benzeri bir güvence vermekle yükümlü tutulamaz.
Açıklamada yer alan ikili sözleşmelere taraf ülkeler, özetle şu gruplarda toplanabilir:
4.1. Avrupa Ülkeleri
- Almanya, Avusturya, İsviçre, İtalya, Macaristan, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Litvanya, Ukrayna, Makedonya (Kuzey Makedonya) gibi ülkelerle yapılan sözleşmelerde:
- Genellikle ilgili maddenin 1. fıkrasında,
- Taraf devlete ait olup diğer ülkede ikametgâhı bulunan veya belirli şartları taşıyan kişilerin,
- Yabancılık ve ikamet eksikliği sebebiyle teminat yükümlülüğünden muaf olduğu açıkça belirtilmiştir.
4.2. BDT(Bağımsız Devletler Topluluğu) ve Orta Asya Ülkeleri
- Azerbaycan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Moldova ile imzalanan adli yardımlaşma anlaşmalarında;
- “Judicatum solvi” ibaresi de kullanılarak,
- Yabancı ve ikametgâh eksikliği sebebiyle teminat talep edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Bazı sözleşmelerde ayrıca:
- Adli yardım, adli harç ve masraflardan muafiyet,
- Bu muafiyetlerin kapsamı ve hangi belgelerle ispatlanacağı (örneğin Özbekistan ile yapılan sözleşmede 16–17. maddeler) ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
4.3. Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri
- Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, Irak, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, İran, Umman gibi devletlerle yapılan sözleşmelerde de:
- Taraf devlet vatandaşlarının,
- Yabancı olmaları veya ikametgâh/mesken eksikliği sebebiyle kefalet, teminat akçesi veya depozito ile yükümlü tutulamayacağı açıkça hükme bağlanmıştır.
Bu sözleşmelerin bir kısmında, teminat muafiyeti yanında:
- Mahkemelere serbestçe başvuru,
- Mahalli vatandaşlarla eşit koruma ve adli yardım imkânı,
- Yargılama giderlerine ilişkin kararların karşı devlette icra usulleri gibi hususlar da düzenlenmiştir.
4.4. Diğer Devletler
- Çin Halk Cumhuriyeti, Pakistan, Moğolistan, Kanada, Avustralya gibi ülkelerle yapılan sözleşmelerde de, benzer şekilde yabancılık ve ikamet eksikliğine dayalı teminat yükümlülüğünün kaldırıldığı veya vatandaşlardan yerli vatandaşlarla eşit muamele öngörüldüğü görülmektedir.
5. Özel Durumlar: Vatansızlar, Mülteciler ve Mavi Kartlılar
Adalet Bakanlığı’nın resmî açıklamasında, teminat yükümlülüğü bakımından üç özel kategori ayrıca vurgulanmaktadır:
5.1. Vatansız Kişiler
Türkiye’nin taraf olduğu Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin 1954 Sözleşme’nin 16. maddesi uyarınca:
- Vatansız kişiler, tüm sözleşmeci devletlerin ülkelerinde hukuk mahkemelerine serbestçe başvurabilir.
- Daimi ikametinin bulunduğu devlette, adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dâhil, mahkemelere başvuru bakımından vatandaşla aynı muameleden yararlanır.
- Başka sözleşmeci devletlerde ise, daimi ikamet ettiği ülkenin vatandaşlarına gösterilen muamelenin aynısından yararlanır.
Dolayısıyla vatansızlar bakımından, teminata ilişkin rejim, ikamet ettikleri devletin vatandaşlarına tanınan koruma ile paralel şekilde şekillenmektedir.
5.2. Mülteciler
Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuksal Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ni coğrafi sınırlama ile kabul etmiştir. Buna göre:
- Mülteciler, taraf devletlerin toprakları üzerindeki hukuk mahkemelerine serbestçe ve kolayca başvurabilir,
- Daimi ikametgâhının bulunduğu devlette, adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dâhil, vatandaş gibi muamele görür,
- Diğer taraf devletlerde ise, bu devletlerin vatandaşlarına yapılan muamelenin aynen kendisine uygulanmasından faydalanır (m. 16).
Bu hükümler, mülteciler için de cautio judicatum solvi bakımından geniş bir muafiyet alanı yaratmaktadır.
5.3. Mavi Kartlılar (5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu m. 28)
5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 28. maddesi:
- Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izniyle vatandaşlığı kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar altsoylarına,
- Bazı istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanma imkânı tanımaktadır.
Bu kişilere verilecek Mavi Kart, sağlanan haklardan yararlanma bakımından yeterli görülmektedir.
Bu çerçevede, Mavi Kartlıların da Türk vatandaşlarına tanınan adli korumadan ve teminata ilişkin statüden esasen yararlanacağı kabul edilmektedir.
Uygulamalı Örnek Vaka
Aşağıdaki senaryo, yalnızca Adalet Bakanlığı’nın resmî açıklamasında yer alan kurallara dayanarak kurgulanmıştır:
Örnek Senaryo:
Almanya’da ikamet eden bir Alman anonim şirketi, Türkiye’deki bir ticari sözleşme uyuşmazlığı nedeniyle İstanbul’daki Türk şirketine karşı alacak davası açmak istiyor.
- Temel kural: Yabancı tüzel kişi, MÖHUK m. 48 uyarınca kural olarak teminat yatırmakla yükümlüdür.
- Çok taraflı sözleşme boyutu: Almanya ve Türkiye, 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’ne taraftır. Bu sözleşmenin 17. maddesi, akit devlet vatandaşlarının diğer akit devlet mahkemeleri önünde yabancılık veya ikamet eksikliği sebebiyle teminatla yükümlü tutulamayacağını öngörmektedir.
- Akdi karşılıklılık: Bu durumda, Almanya–Türkiye ilişkisi bakımından akdi karşılıklılık sağlandığından, Alman şirketinin teminattan muaf tutulması mümkündür.
- Mahkemenin rolü: Mahkeme, Lahey Sözleşmesi’ne taraflık durumunu ve m. 17 hükmünü dikkate alarak, MÖHUK m. 48/2 uyarınca teminat muafiyetine karar verebilir.
- Stratejik risk: Yabancı şirket, bu hukuki çerçeveyi bilmeden hareket eder ve teminat riskini hesaplamadan dava açarsa;
- Mahkeme teminat talep eder,
- Teminat süresinde yatırılmazsa dava usulden riske girebilir,
- Bu da ciddi zaman ve maliyet kaybına yol açabilir.
Bu nedenle, dava açmadan önce:
- Yabancının uyruk devleti,
- Bu devletin Türkiye ile olan çok taraflı / ikili sözleşme bağlantıları,
- Davacının ikametgâh durumu ve
- Gerekirse vatansız / mülteci / Mavi Kartlı statüsünün olup olmadığı
mutlaka profesyonelce analiz edilmelidir.
MFY Legal olarak, milletlerarası unsurlu uyuşmazlıklarda teminat yükümlülüğü analizi, muafiyet iddiasının formüle edilmesi ve mahkemeye sunulacak hukuki argümanların hazırlanması süreçlerinde müvekkillerimize uçtan uca destek sunuyoruz.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Hayır. MÖHUK m. 48 uyarınca kural olarak teminat öngörülmüş olsa da; Lahey Hukuk Usulü Sözleşmesi, Avrupa İkamet Sözleşmesi, Türkiye’nin taraf olduğu çok sayıda ikili adli yardımlaşma sözleşmesi ve vatansızlar/mülteciler/Mavi Kartlılar için öngörülen özel hükümler nedeniyle geniş bir muafiyet alanı mevcuttur.
Karşılıklılık (mütekabiliyet). Adalet Bakanlığı açıklamasına göre mahkeme, karşılıklılık esasına göre (akdi, kanuni, fiili) davacı veya icra takibi yapan yabancıyı teminattan muaf tutabilir. Özellikle çok taraflı ve ikili sözleşmelerle sağlanan akdi karşılıklılık, bu muafiyetin başlıca dayanağıdır.
Vatandaşla benzer düzeyde korunurlar. 1954 Vatansızlar Sözleşmesi ve 1951 Cenevre Mülteciler Sözleşmesi’nin 16. maddeleri uyarınca, vatansızlar ve mülteciler daimi ikamet ettikleri devlette vatandaşla aynı, diğer taraf devletlerde ise ilgili devlet vatandaşına yapılan muamele ile eşit bir teminat ve adli yardım rejiminden yararlanırlar.
Genel olarak Türk vatandaşlarına paralel bir rejimden yararlanırlar. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu m. 28’e göre Mavi Kartlılar, belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanır. Bu statü, mahkemelere başvuru ve teminata ilişkin koruma bakımından da Türk vatandaşlarıyla paralel bir konum yaratır.
Yabancılık sebebine bağlı teminat yükümlülüğü, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 48. maddesinde düzenlenmiştir. Adalet Bakanlığı DİABGM’nin yayımladığı “Yabancıların Teminat Yatırma Yükümlülüğü” metni, bu hükmün içeriğini ve uluslararası sözleşmelerle getirilen muafiyetleri özetlemektedir.
Hayır. Adalet Bakanlığı açıklamasında, 1954 tarihli Lahey Hukuk Usulü Sözleşmesi m. 17’nin, Lahey Konferansı yetkilileri tarafından tüzel kişileri de kapsayacak şekilde yorumlandığı belirtilmektedir. Ayrıca ikili adli yardımlaşma sözleşmelerinin bir kısmında da tüzel kişiler açıkça teminattan muafiyet kapsamında sayılmaktadır.
Bu sorunun cevabı, ilgili ülkenin: 1954 tarihli Lahey Hukuk Usulü Sözleşmesi’ne taraf olup olmamasına, Avrupa İkamet Sözleşmesi’ne taraflığına, Ve Türkiye ile arasında imzalanmış ikili adli yardımlaşma / adli işbirliği sözleşmesinin varlığına bağlıdır. Adalet Bakanlığı’nın sayfasında; Almanya, Avusturya, İsviçre, İtalya, Fransa, Hollanda, Bulgaristan, Romanya, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Cezayir, Fas, Tunus, Irak, Ürdün, Kuveyt, İran, Suudi Arabistan, Pakistan, Çin ve daha birçok ülke ile yapılan sözleşmeler, teminat muafiyeti yönünden madde madde sıralanmıştır.
Uygulamada şu adımlar izlenir: Davacı / müdahil / icra takibi yapan kişinin uyruğu tespit edilir. Bu devletin, Lahey Hukuk Usulü Sözleşmesi’ne, Avrupa İkamet Sözleşmesi’ne, Veya Türkiye ile bir ikili adli yardımlaşma sözleşmesine taraf olup olmadığı, Adalet Bakanlığı’nın resmî listeleri ve ilgili sözleşme metinleri üzerinden incelenir. Ayrıca kişinin vatansız, mülteci veya Mavi Kartlı statüsü varsa, bunlara ilişkin özel sözleşme ve kanun hükümleri dikkate alınır. Bu analiz sonucunda, MÖHUK m. 48 uyarınca teminat kararı verilip verilmeyeceği hukuken temellendirilir.
Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan “Yabancıların Teminat Yatırma Yükümlülüğü” başlıklı sayfa, teminat yükümlülüğü ve muafiyetleri sistematik şekilde özetlemektedir.
Resmî açıklama ve güncel ülke/sözleşme listesi için: 👉 Yabancıların Teminat Yatırma Yükümlülüğü – Adalet Bakanlığı DİABGM
Sonuç ve Profesyonel Destek İhtiyacı
Yabancılık sebebine bağlı teminat yatırma yükümlülüğü, milletlerarası unsurlu davalar ve icra takipleri açısından son derece teknik ve stratejik bir alandır.
- Yanlış ülkeden hareketle muafiyet iddia etmek,
- Mevcut çok taraflı veya ikili sözleşmeleri gözden kaçırmak,
- Vatansız, mülteci veya Mavi Kart statüsünü doğru okumamak,
küçük bir usul hatasının dahi geri dönüşü güç sorunlara, ciddi zaman ve maliyet kayıplarına yol açmasına neden olabilir.
Bu nedenle, Türk mahkemeleri önünde dava veya icra takibi planlayan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin, süreç başında:
- MÖHUK m. 48’in kapsamını,
- Uluslararası sözleşmelerle getirilen muafiyet rejimini,
- Ve somut olaylarına uygulanabilecek özel statüleri (vatansız, mülteci, Mavi Kart vs.)
deneyimli bir hukuk ekibiyle birlikte değerlendirmesi, riskleri en aza indirecektir.
👉 Size özel uzman hukuki destek için MFY Legal | İstanbul Hukuk Bürosu (www.mfylegal.av.tr) ile hemen iletişime geçin.
Paylaş
İlgili alan
İlgili kişiler

Yasal Bilgiler
Bu brifing bilgilendirme amaçlıdır; hukuki tavsiye değildir. Sorularınız varsa lütfen bizi arayın. Tüm hakları saklıdır.
İlginizi Çekebilir


